Terapi Gibi Olan Şeyler ve Gerçek Terapi | 1. Bölüm (1. Kısım)
- Rabia Başaran Kesim
- 27 Şub
- 2 dakikada okunur
Herkese merhaba, ben psikolog Rabia. Bugünkü bölümümüzde sizlerle “terapi gibi” olan şeyler ve aslında terapinin ne olduğu üzerine konuşacağız. Üstelik yalnız değilim! Terapi deneyimi olan ve bu konuda paylaşımda bulunmak isteyen birkaç arkadaşımı konuk olarak ağırlıyorum. Onların süreçlerini ve deneyimlerini dinleyerek bu konuyu daha derinlemesine ele alacağız. Sohbetimizi tüm detaylarıyla youtube ve spotify üzerinden dinleyebilirsiniz!
Son yıllarda özellikle sosyal medyada “terapi gibi” ifadesini sıkça duymaya başladık. Pek çok kişi, kendilerine iyi gelen aktiviteleri bu şekilde tanımlıyor. Kimisi için balık tutmak, kimisi için örgü örmek, kimisi içinse doğada yürüyüş yapmak terapi gibi hissettiren şeyler arasında yer alıyor. Ancak gerçekten terapiyle aynı şey mi?
Bir konuğumla başlıyoruz: Balık tutmak neden terapi gibi bir aktivite?
“Çünkü sessizlik ve o sessizliğin getirdiği huzur beni dinginleştiriyor. Terapiye gittiğimde çalıştığım konuları düşünmek zorunda kalıyorum ama balık tutarken zihnim boşalıyor. O anda sadece orada oluyorum ve agresifliğe neden olan şeyleri düşünmememi sağlıyor.”
Burada çok önemli bir nokta var: Balık tutmak terapiyle aynı şey mi? Çünkü terapi dediğimiz şey aslında zihnimizin içinde savaş verdiğimiz, belki farkında olduğumuz, belki de farkına varmadığımız konularla yüzleşme süreci. Oysa terapi gibi hissettiren aktiviteler çoğu zaman bir kaçış yöntemi olabilir.
Bir diğer konuğum şöyle söylüyor: “Bence bizim ‘terapi gibi’ dediğimiz şeyler, terapi süreci sonunda ulaşmak istediğimiz duygusal düzenleme becerisine işaret ediyor. Örneğin, balık tutmak ya da örgü örmek gibi aktiviteleri yaparken, duygularımızı düzenleyebildiğimizi hissediyoruz. Ama terapinin amacı zaten bu düzenleme becerisini uzun vadede kazanmamızı sağlamak.”
Aslında burada en büyük yanılgılardan biri devreye giriyor: Terapinin her zaman iyi hissettirmesi gerektiği düşüncesi. Oysa terapi süreci her zaman rahatlatıcı ya da keyifli olmayabilir. Bazen zorlayıcı, hatta korkutucu olabilir. Kendi iç dünyamızla yüzleşmek, üzerinde çalışılması gereken konulara bakmak kolay bir süreç değildir.
Bir diğer konuğum terapi deneyimini şu şekilde anlatıyor: “Başlangıçta psikoloğumun kullandığı teknikler bana gerçekçi gelmiyordu. Ama süreç ilerledikçe fark ettim ki gerçekten değişmeye başlamışım. Önceleri, yaşadığım her şeyi normal kabul ediyordum. Sinirlenmem, tepki vermem, korkularım… Ama terapide bunların altında yatan nedenleri fark ettim. Bu farkındalık hayatımı değiştirdi.”
Burada çok önemli bir noktaya değinmek istiyorum: Terapinin hedefi, danışanın bir daha desteğe ihtiyaç duymadan sorunlarını çözebileceği noktaya gelmesini sağlamaktır. Elbette terapi süreci uzun olabilir, bazen yıllarca sürebilir. Ama amaç, kişinin kendine dair farkındalık kazanması ve ileride karşılaştığı zorluklarla kendi başına baş edebilme becerisini geliştirmesidir.
Peki, terapi gibi gelen aktiviteler neden bu kadar önemli?
Çünkü çoğunlukla bizi “anda” tutan aktiviteler terapi gibi hissettiriyor. Örneğin, makyaj yapmak, manikür yapmak, arkadaşlarla vakit geçirmek, örgü örmek ya da yürüyüş yapmak… Hepsi bizi şu ana getiren, kaygılarımızdan uzaklaştıran şeyler. Bir konuğum bunu şöyle ifade ediyor: “Makyaj yaparken sadece ona odaklanıyorum. O an başka bir şey düşünmüyorum. Bu yüzden terapi gibi hissettiriyor.”
Aslında hepsinin ortak noktası şu: Farkındalık ve anda kalma hali.
Terapinin kendisi de, terapi gibi hissettiren aktiviteler de bizi kendimizle buluşturuyor. Farkındalığımızı artırıyor ve duygularımızı düzenlememize yardımcı oluyor. Ancak terapi gibi olan aktiviteler anlık bir rahatlama sağlarken, terapi süreci uzun vadede daha sağlam temellere dayanan bir değişim yaratmayı amaçlıyor.
Bu bölümde, terapi gibi hissettiren aktiviteler ile gerçek terapi arasındaki farkları ve benzerlikleri konuştuk. Terapinin ne kadar kişisel bir süreç olduğunu sıkça söylüyoruz ama aslında terapi gibi hissettiren şeylerin bile kişiye özel olduğunu görmek çok ilginç. Bir sonraki bölümde, farklı konuklarla bu konuyu daha da derinlemesine ele alacağız.
Comments